Et suyu


Doktor adamı iyice muayene ettikten sonra karısına döndü, üzüntülü bir sesle:
—Sakin olun. Kocanız hasta. Bir hafta ya yaşar, ya yaşamaz.
Ertesi hafta geldiğinde durum değişmemişti. Tekrarladı doktor
—Bir haftalık ömrü var. Sakin olun.
Daha ertesi hafta geldiğinde hasta bayağı düzelmişti. Karısı da bir şey içiriyordu adama. Doktor sorunca kadın eşine içirdiği şeyin et suyu olduğunu söyledi, Her gün kocası iki tabak et suyu içerdi. Bunun üzerine doktor patladı:
— Hanım, Hanım, buna her gün iki tabak et suyu verirsen tabii kî gebermez bu herif...

Yarım düzine

Hapisten yeni çıkan delikanlıya karısı itiraflarda bulunuyordu.
— Beni affet sevgilim. Sen içerdeyken hayatıma tam bir düzine erkek girdi.
Eski mahkum kafasını salladı:
—Dert etme. Ben senden yarım düzine öndeyim.

Her zaman kaybetmez ki


İspanya'da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir İspanyol yemeği yemek istemişti,Listeyi uzun uzun inceledi. Cojano adı dikkatini çekti. Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Parmağını basıp, garsona işaret etti. Garson bir tabak içerisinde yemeğini getirdi. Nefis bir şeydi ama içindekinin ne olduğunu çıkaramadı. Bir çeşit etti ama ne?... Garsonu çağırdı ve sordu... Garson anlattı:
—Bugün boğa güreşlerine gittiniz mi bayım?
—Evet...
—İşte bu yediğiniz yemek bugün arenada öldürülen boğanın yumurtalıklarından yapıldı.
Adam ertesi gün gene aynı restorana gitti. Tadı damağında kalan yemeği Cojano'yu bir kez daha istedi. Lezzetle yedi. Artık ahbap oldukları garson hatır sormaya geldi:
—Nasıl memnun kaldınız mı bayım?
—Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti. Dün yediğim Cojano biraz daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson başını iki yana salladı:
—Her zaman boğa kaybetmez bayım....

Fermuar

Partiden sonra gençlerin bir bölümü kumsalda uzanmış, denizi ve mehtabı seyrediyordu. Genç kız mırıldandı:
— Şu doğanın güzelliğine bak. Ve de bu sessizlikte dalga seslerini
ve cırcır böceklerini dinlemek.
— Onlar cırcır böceği değil, dedi yanında uzanan delikanlı.
Fermuar...

Benzerlik

Direksiyondaki sarışın güzel son derece hızlı sürüyordu arabasını. Derken motosikletli trafik polisi yetişti ardından. Durdurdu kadını ve ceza yazmak için defterini, kalemini çıkardı cebinden...
Tam ceza yazacakken sarışın güzel gülümseyerek:
—Ay ne enteresan. Hiç farkettiniz mi? Siz tıpkı Marlon Brando'ya benziyorsunuz. Bu kadar olur!
Polis:
— Bakıyorum sinemayı ve sinema artistlerini çok seviyorsunuz.
— Doğru çok severim.
Gülümseyerek cezayı yazmaya başlayan polis sarışın güzelin şaşkın bakışları arasında konuştu:
— Öyleyse bugün çok şanslısınız hanımefendi... Zira, sizi
sevkedeceğim mahkemenin yargıcı da tıpkı Alain Delon'a benzer.

Hasret

Karı koca Paris'te ünlü bir striptiz salonuna gitmişlerdi. Beyin gözleri bir saniye bile pistteki güzellerden ayrılmıyordu. Bir ara dayanamadı:
—Vay anasını dedi... Amma iştah açıcı...

Karısı dürttü:
—Farkındayım ama iştahını eve saklarsan daha iyi olur.

Açlık

Karnı acıkmıştı. Bir sandviç aldı. Duvar kenarına oturup yemeye başladı. Gözü bir aralık ileride cilveleşen tavuklar ile horoza ilişti.
Horoz kovalıyor, tavuklar kaçıyordu. Gülümsedi:
—Vay çapkın horoz vay!
Diyerek sandviçini yemeye devam etti. Sandviçini bitirmek üzereydi ki horozun besili bir tavuğu yakalamak üzere olduğunu gördü. Aynı anda elindeki sandviçin kırıntılarını yere serpiverdi.
Bunu gören horoz, tam mutlu anı yaşayacakları sırada birden tavuğu bıraktı.. Ve ekmek kırıntılarına koştu, soluk soluğa yemeye başladı. Bu manzarayı gören adam ellerini açarak
—Ulu Tanrım... Sakın beni bu horoz kadar aç bırakma!