Başka Yol


— Anne hani sen bana, bir erkeğin kalbine giden yol, midesinden geçer! demiştin ya?
— Evet kızım...Ne oldu ki?
— Hiiç, dün akşam ben, başka yol buldum da...

Dövmek

Köşede müşteri bekleyen sokak kadınına yaklaşan adam:
— Kaça, diye sordu... Saatiniz kaça?
— On bin lira...
— Ben on bin değil, tam yüz bin lira veririm....
— Gerçekten mi?
— Gerçekten ya... Valla veririm... Hem de yüz bin lira.. —Ama döverim ben...
—Amaaaan yüz bini ver de döv...
Otele doğru yürüdükleri sırada adam yineledi:
—Bak söyleyeyim fena döverim ben...
—Döv canım, yüz bini ver de...
Soyundukları sırada adam:
—Son defa söylüyorum, fena döverim...
—Amaaaan be!.. Dövermiş... Ne kadar döversin yani?
—Verdiğim parayı geri alıncaya kadar döverim...

Artık ünlü olunca

Genç kadın ruh doktoruna ağlayarak dert yanıyordu:
— Hiç kabiliyetim yok! Rol yapmasını beceremiyorum! Şarkı söyleyemiyorum! Dans edemiyorum! Artistliği bırak mak istiyorum...
Doktor: — Peki, niçin bırakmıyorsunuz?
Kadın: — imkansız diye hıçkırdı, o ünlü bir yıldızım
artık

Yaşlı Çapkın

Çapkın ihtiyarlığına rağmen genç kadınların peşinden ayrılmazdı. Bir partide çok güzel bir genç kız görünce hemen yanına yaklaştı, pis pis sırıttı ve mutad komplimanını yaptı:
—Bütün hayatım boyunca neredeydiniz?
Genç kız yaşlı adamı soğuk nazarlarla süzdü!
—İlk yarısında, doğmamıştım ki....

Yeri

Kilisede vaaz veren rahip sordu:
—Günah işleyenlerin nereye gittiklerini biliyor musunuz?
Arka sıralardan bir ses duyuldu:
—Tabii biliyoruz.. Kilisenin arkasındaki samanlığa....

Suçu neymiş?

Adam avukata başvurmuştu:
—Beni savunmanızı istiyorum.
—Hayhay.Ücret konusunda fikriniz var mı?
Adam rahatça koltuğa gömüldü:
—Param yok ama 1984 marka bir Ford arabam var onu verebilirim. Avukat memnun gülümsedi:
—Anlaştık. Şimdi bana neyle suçlandığınızı anlatın.
—1984 Ford marka araba çalmakla suçlanıyorum.

Mantık yolu

Öğrenci sınıfa yeni gelmişti. İkinci günü öğretmenine sordu:
— Öğretmenim, insana yapmadığı bir şey için ceza verir misiniz?
— Olur mu evladım dedi öğretmen. Yapmadınsa ceza da olmaz. Niye sordun bunu?
— Efendim dün verdiğiniz ev ödevini yapmamıştım da ceza verirsiniz sanıyordum.

Kalemtraş


Gazetede yayınlanan "Daktilo bilen bayan sekreter arandığı" ilanı üzerine uzun boylu yakışıklı bir adam da baş vurmuştu. Şirketin patronu:
— îyi ama yanlışlık olacak. Biz bayan sekreter arıyorduk, deyince, adam elindeki bavulu açmış. İçinden cansız manken çıkarmış:
— İşte efendim, demiş...Modern tekniğin son buluşu olan sekreteriniz...Yemez, içmez..Hiç bir kaprisi yoktur. İzin nedir bilmez.. Telefonla aynı anda sekiz kişiyle görüşür, bu arada da beş ayrı daktilo makinesinde beş ayrı yazıyı yazar. Bunlara kendisi­nin dokuz yabancı dil bildiği­ni ve anında çeviri yaptığını da eklemeliyim. Maaşı filan da yok. Bana hemen bir milyon lira ödeyeceksiniz. Bu kadar...
Patronun aklı yatmamış, yüzünü buruşturmuş. Harika manken sekreteri getiren adam hemen sekreteri oturtmuş beş dakikada elli sayfalık bir kitabı sekiz dile çevirmiş, aynı anda telefonlara cevap verdirmiş, falan filan... Patronun gözleri faltaşı gibi açılmış, derhal bir milyonluk çeki yazıp adama vermiş ve cansız manken sekreteri almış.
Adam odadan çıkıp da elinde boş bavulla asansörün gelmesini beklerken, içerden patronun odasından feci bir feryat yükselmiş: "Ahhhh!" bunu duyan adam elini alnına vurmuş, 'Tuh be!" demiş, "Cansız mankenin alt tarafının kalemtraş olduğunu söylemeyi unuttum."

Temel Kim 500 Milyar İster Yarışmasında

Buyuk cabalardan sonra,"kim 500 milyar ister," yarismasina katilan Temel, Kenan Isigin onune gecmis. Kenan Isik Temelin hayli heyecanli oldugunu gorunce onunla biraz sohbet etmeye karar vermis.

Sohbet esnasinda yarismanin kurallarinida anlatmis. Kurallar arasinda, yuzde elli, telefonla soru sorma ve seyirciye sorma haklari varmis Temelin.
Sohbetten sonra Temelin heyecani dinmis ve yarismaya baslamislar.

Ilk soruyu Temel kolaylikla cevaplamis. Ikinci soruda biraz zorlanmis fakat yine de
cevabi dogruymus. Ucunce soruyu hic bilememis ve demiski,

"hacan ben telefonla pirini aruyacaum da.Bunun uzerine kenan Isik,"Kimi aramak istiyorsunuz Temel bey? Temel: dayumu aruyacaum, demis.

Bir muddet sonra temelin dayisi hatta baglanmis.
Temel dayisna:

Dayi, ben ,"kim besyuz milyar ister , yarismasuna katildum. Ucuncu soruyu pilmayrum.
Derumki acaba fifty-fifty'mi yapsam, yoksa seyircilermi sorsam?

Danışma

Bir kasap, komşusu olan avukatın bürosuna gitti, Ona sordu:
— Bayım, bir adamın köpeği, kasap dükkanından bir büftek çalarsa, onun zararını ödemek zorunda mıdır?
— Evet, kanunen ödemek zorundadır! Bu cevap üzerine kasap:
— Öyleyse, bana dört yüz lira borçlusunuz. Çünkü köpeğiniz bu sabah dükkanımdan bir kilo et çaldı. Dükkanı kapayıp buraya gelmek zorunda kaldım.
— Haklısınız ama, ben de hukuki davalar için her konuşmadan danışma ücreti olarak beş yüz lira alırım. Şu halde bana yüz lira borcunuz var!.

Piyano öğretmeni

Öğretmen sınıftaki öğrencilerden "Etmek" fiilini kullanarak birer cümle kurmalarını istemişti.
Biri kalkıp, "Ben aptallık ettim" dedi, öteki "Ali eşeklik ederek ders çalışmadı" dedi.
Arka sıralarda oturan Afacan Engin'de parmağını kaldırıyor ama sınıf öğretmeni onu iyi tanıdığı için söz vermek istemiyordu.
Sonunda, başka kimse kalmadığı için istemeye istemeye Engine, "Sen söyle" dedi.
Engin sakin sakin kalktı ve anlatmaya başladı:
— Benim çok güzel bir ablam var... Öğretmen yine hiddetle, "Kısa kes" diye bağırdı:
—...Dün de öğretmen bize geldi ve ablamla piyanonun bulundu­ğu odaya girdiler... Öğretmen sıkılmıştı...
— ...Öğretmen ablamın blunuzu çıkardı. Ablam da onun gömleğini. Sonra öğretmen ablamın eteğine asıldı ve çekti. Ablam da onun pantolonunu.......
Öğretmen pür dikkat kesilmişti.."Yeter artık bitir cümleni" diye bağırdı ama, meraklanmıştı...
— ...Herhalde ikisi birlikte piyanonun içine edeceklerdi....

Ormanın Güzelliği

Temel ile Dursun ormanda kamp kurmuştur.
Bir ara Dursun hayranlık içinde Temel’e:
“Temel şu ormanın güzelliğine bak!” der.
Temel şöyle bir etrafına bakar.
Sonra:
“Ağaçlardan bir şey göremeyrum ki!” der.

Sana ne?

Adamın biri genç yaşta evlenir, karısı ile çocuğunu bırakarak gurbete çıkar. Onbeş sene dolaştıktan sonra hele bir sılaya varayım der. Evine geldiği zaman karısı ile birlikte üç çocuk bulur.
En küçüğü önüne bir yoğurt kasesi almış hem yoğurt yiyor, hem de yabancı yabancı bakıyor.
Kadın:
-Yahu der, şu büyüğü ilk çocuğun değil mi? Ne çabuk unuttun?
-Ya öteki?
-O da ana rahminde idi, sen gittikten sonra doğdu.
-Ya şu yumurcak?
-Canım zaten onunda sana baba dediği yok ki, o oturmuş yoğurdunu yiyor.

Sıkışmış...

Bir iş adamı iş için geldiği şehirde kaldığı otelde çok sıkışıyor felaket derecedede ishal durumda gidiyor tuvalete dibi delik malum zor bela yetişiyor kapısını zorluyor tuvaletin ama nafile sıkışmış açamıyor daha fazla dayanamıyacak artık orda içine edecek bişeyler arıyor yatağın dibinde bitane unutulmuş kadın çorabı buluyor geçiriyor kıchına bi güzel rahatlıyor rahatladı rahatlamasına ama ne yapacak bu çorabı düşün taşın aklına balkondan aşşağı atmak geliyor çıkıyor balkona çorabın ucundan tutuyor sallıyor sallıyor bırakıyor paaat çorap üstteki balkona yapışıyor
adam içinden geçiriyor al başına belayı diye sonra ben diyor en iyisi kat görevlisini çağırayım çağırıyor genci diyor arkadaşım sana bi teklifim var ama kimseye söylemeyeceksin eğer bu işi becerirsen sana 5 milyon vereceğim diyor genç düşünüyor tamam abi diyor gel diyor benim odama gidiyorlar beraber adamın odasına tekrar soruyor adam anlaştık değilmi kimseye söylemeyeceksin diye tamam abi diyor çocuk gel benimle balkona diyor beraber balkona çıkıyorlar tavana bak diyor bakıyor çocuk tavana yapışmış moku görüyor işte diyor bu moku burdan temizle sana 5 milyon çocuk düşünüyor düşünüyor abi diyor sen oraya nasıl zıçtığını söyle ben sana 20 milyon vereyim........

Temel çırılçıplak Dursun ise donlu

Temel ile dursun gece yarısı yolda yürüyorlarmış. Temel çırılçıplak dursun ise donlu.
Temel Dursun'a diyor ki,
-ben senun neyini seviyom biliymisun?
Dursun: neyimu daa?
Temel: İradeni,kumarda nerde duracağını
biliyorsun

NOT:

Adam oğlunun odasının önünden geçerken hayretle bakakaldı.
Yatağı güzelce toplanmıştı ve odası hiç olmadığı kadar derli toplu görünüyordu.
Sonra adam yastığın üzerine bırakılmış mektup zarfını farketti. Üzerinde -Babama- yazıyordu.Aklından geçen bin bir kötü düşünceyle mektup zarfını açtı ve titreyen elleriyle mektubu okudu:
Sevgili baba;
Sana bu satırları derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum. Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım çünkü seni ve annemi yaşanacak rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben jale ile buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam… Şunu biliyordum siz onun vücudunun her yerine taktığı küpeleri, derisine işlettiği dövmeleri, kendine has o çılgın giyim tarzını asla ama asla onaylamayacaktınız ve tabi benden çok büyük olmasıda bir sorundu. Fakat benim için bunlar
değildi gerçek tutku ve gerçek aşk… Baba jale hamile! Jale’nin dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir karavanı ve tüm kış yetecek kadarda yakacağı var. Bir sürü çocuğa
sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor. Jale benim gözlerimi esrar gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız olan kokoin ve ekstaziye ulaşacağız. Artık tam anlamıyla bilime yalvarıyoruz dualar ediyoruz şu AIDSin çaresi bulunsun ve Jale sağlığına kavuşsun diye…..
O kesinlikle iyileşmeyi hakediyor. Endişelenmeyi bırak baba ben 15 yaşındayım ve kendi başımın çaresine bakabilirim..
Eminim birgün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını tanıyacak,seveceksin
Oğlun…..
NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben Mehmet’lerdeyim.
Sadece sana; masamın üzerinde seni bekleyen karneden daha kötü şeylerin olduğunu hatırlatmak istedim.

Kolleksiyoncu

Hafifliğiyle ve aşklarıyla ünlü bir yıldızdı. Sık sık da evlenirdi, Yine evlenmişti ama her gün başka bir aşk yaşamaktan geri durmuyordu. Bir akşam kocası onu en yakın arkadaşlarından biriyle çırılçıplak yatakta yakaladı. Koca ile sevgili birbirine kızmışlardı ama, çok «ski arkadaş oldukları için olayı serinkanlılıkla çözümlemek istediler. Ünlü yıldız odadan çıktığı sırada:
-Kardeşim, dedi biri öbürüne, madem bu kadını ikimiz de seviyoruz O halde seçim hakkım ona bırakalım. Biz ona düello yapacağımızı söyleyelim. Dışarı çıkalım. Sonra mahsustan düello yaparmış gibi havaya ateş edip kendimizi yere atalım. içeri girdiğinde hangimize koşarsa, onu seviyor, demektir. Ötekimiz çekip gider. Tamammı?
-Tamam....
Ve dediklerini yaptılar. Havaya iki el ateş ettiler. Sonra kendilerini yere attılar. Ölmüş gibi yattıkları sırada, ünlü yıldız içeri girdi. Ancak ikisine de koşmadı. Doğru yandaki dolaba koştu. Kapısını açtı:
Çıkabilisin sevgilim dedi, ikisi de geberdi...

Midesi bulanırmış

Genç kız evlenmiş balayı için kocasıyla bir deniz seyahatine çıkmaya karar vermişlerdi. Eczahaneye uğrayıp bir kaç şey almak istedi:
— Bir kutu doğum kontrol hapıyla, bir kutu bulantı ilacı rica edeceğim.
Eczacı hayret içinde sordu:
— Size bulantı veriyorsa niye yapıyorsunuz hanımefendi?

Sıkışıyormuş


Kadın kocasına bir pantolon ala­caktı. Dükkana gidip isteğini söyledi.

Satıcı sordu:
— Önü düğmeli mi olsun hanıme­fendi, fermuarlı mı? .
Kadın telaşla konuştu:
— Sakın fermuarlı olmasın. Fermuarlı bir ceketi var, durmadan gravatını sıkıştırıp duruyor.

Kalitesi

Centilmen Fransız polisi, Amerikalı turisti tehlikeli şekilde araba kullanırken durdurmuştu. Turistin alkol alıp almadığını kontrol etmek istedi ve "Hoh" der misiniz, diye rica etti. Amerikalı
hohladı..Sonra merak ve endişe ile, Fransız'a baktı..Polis düşünceli görünüyordu. Amerikalı dayanamayıp sordu:
— Eeee... Sonuç!...
Fransız başını iki yana salladı:
— Üzgünüm Mösyö.. Chateau Duvalier.. 1962.. Biraz sulandırılmış... Üstelik iyide dinlendirilmemiş...